DİYANET ANSİKLOPEDİSİ MUHAMMED MADDESİ
MUHAMMED
(ö. 11/632) Son peygamber.
I. Hayatı
II. Şahsiyeti
III. Dindeki Yeri
IV. İslâm Kültüründe Hz. Muhammed
V. Literatür
VI. Hz. Peygamber Devri Kronolojisi
I. Hayatı
Hz. Muhammed, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’e nisbetle Jsmâilîler diye de anılan ve iki büyük Arap topluluğundan birini teşkil eden Adnânîler’e [37] mensuptur.[38] Soy kütüğünün yirmi birinci göbekten atası olan Adnan’a kadar uzanan kısmı güvenilir bulunarak zikredilmiş, ondan sonrası Hz. Peygamber’in de işaretiyle yaygınlık kazanmamıştır.[39] Bizzat kendisi tarafından kabul edilip bütün İslâm kaynaklanınca zikredilen soy kütüğü şöyledir: Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib (Şeybe) b. Hâşim b. Abdümenâf b. Kusay b. Kilâb b. Mürre b. Kâ’b b. Lüey b. Gâlib b. Fihr (Kureyş) b. Mâlik b. Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyâs b. Mudar b. Nizâr b. Mead b. Adnan.
A) Nübüvvet Öncesi.
Hz. Muhammed, farklı rivayetler arasında genel kabul gören kanaate göre Fil Vak’ası’ndan elli veya elli beş gün sonra Rebîülevvel ayının 12′-sinde Pazartesi günü [40] Adnânîler’in ana yurdu kabul edilen Mekke’de dünyaya geldi. Astronomi âlimi Mahmûd Paşa el-Felekî, Hz. Peygamber’in oğlu İbrahim’in vefatı esnasında vuku bulan güneş tutulmasından Safâ-Merve arasında sa’vvapılan yerin karşısında, Hz. Mu-hammed’ln doğduğu evin yerine yapılan ve bugün kütüphane olarak kullanılan bina
hareketle bu tarihi Fil Vak’ası’nın meydana geldiği yılın 9 Rebîülevvel’i [41] olarak tesbit etmiş [42] Muhammed Hamîdullah ise Câhiliye dönemi Araplarında carî oian nesf uygulamasını göz önüne alarak yaptığı hesaplamada doğum tarihini hicretten önce 53. yılın 12 Rebîülevvel’i [43] şeklinde belirlemiştir.[44] Hz. Muhammed’in babası Abdullah akranları arasında çok beğenilen bir gençti. Dedesi Abdülrnuttalib, Zemzem Kuyusu’nu yeniden ortaya çıkarıp onardığı sırada Kureyş’in bir kısım eşrafı tarafından rencide edilince on oğlu olduğu takdirde birini kurban etmeyi adamış, daha sonra çocukları arasında çektiği kura o esnada en küçük oğlu Abdullah’a çıkınca onu kurban etmeye karar vermişti. Buna başta kızları olmak üzere pek çok kimse karşı çıkmış, Abdülmuttalib de oğlunun yerine 100 deve kurban etmişti. Bundan dolayı Hz. Peygamber, hem bu olayı hem de büyük ceddi Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kastederek. “Ben iki kurbanlığın çocuğuyum” demiştir.[45] Abdullah on sekiz yaşlarında iken Âmine ile evlenmiştir. Yaygın olan rivayete göre ticaret için gittiği Suriye’den dönerken Yesrib’e (Medine) uğramış ve orada hastalanarak vefat etmiştir.
Annesi Âmine, Kureyş kabilesinin Benî Zühre koluna mensup Vehb b. Abdümenâf’ın kızıdır. İslâm kaynaklarında, Hz. Muhammed’in ana rahmine intikalinden doğumuna kadar geçen zaman içinde bazı fevkalâde olayların meydana geldiğine dair rivayetler yer almaktadır. Kendisinin peygamberlerin sonuncusu olduğunu ifade ettiği bir konuşmasında annesinin bir rüya gördüğünden bahsetmekte ve bundan önemli bir kişiye hamile olduğu sonucunu çıkardığını, doğacak çocuğa Muhammed veya Ahmed adını vermesinin telkin edildiğini belirtmektedir.[46] Doğum esnasında diğer annelerin çektiği sancıları çekmeyen Âmine, kayınpederi Abdülmuttalib’e haber göndererek bir torunu olduğunu müjdelemiştir. Abdülmuttalib torununun doğumu şerefine verdiği ziyafette ona Muham-med adını vermiştir. Bazı rivayetlerde bu ziyafet sırasında Muhammed’in dedesi tarafından sünnet ettirildiği nakledilirse de kendisinin sünnetli olarak doğduğu rivayeti daha meşhurdur.[47]
Âmine’nin çocuğunu fazla emziremediği anlaşılmaktadır. Hz. Muhammed’i bir süre Ebû Leheb’in cariyesi Süveybe emzirdi; daha sonra, Mekkeli ailelerin çocuklarını çölün sağlıklı havasında büyüyüp fasih Arapça öğrenmeleri için bedevî kabilelerinden bir sütanneye teslim etmeleri geleneğine uyularak Hevâzin kabilesinin Sa’d b. Bekir koluna mensup Halîme bint Ebû Züeyb’e verildi. Hz. Muham-med çocukluğunun ilk iki yılını sütanne-siyle ve sütbabası Haris, sütkardeşleri Abdullah, Üneyse ve Şeymâ ile geçirdi. Halî-me iki yıl sonunda çocuğu ailesine teslim etmek üzere Mekke’ye götürdü. Ancak Âmine çöl havasının oğluna yaradığını gördüğü, bazı rivayetlere göre ise o sırada Mekke’de veba salgını bulunduğu için [48] onun bir müddet daha Halîme’nin yanında kalmasını uygun buldu. Hz. Muhammed dört veya beş yaşına kadar sütannesinin yanında kaldı. Kaynaklar, Halîme ve ailesinin Muhammed’i yanlarına aldıktan sonra bolluğa kavuştuktan başka olağan üstü nitelikte bazı olaylarla karşılaştıklarını kaydeder.[49]
Altı yaşına gelen Muhammed’i cariyesi Ümmü Eymen’le birlikte yanına alan Âmine. Abdülmuttalib’in annesi dolayısıyla ailenin dayıları sayılan Benî Neccâr mensuplarını ve Abdullah’ın kabrini ziyaret etmek amacıyla Yesrib’e gitti. Yesrib’de bir ay kadar kaldıktan sonra dönüşte Medine’ye yaklaşık 190 km. mesafede bulunan Ebvâ’da hastalanıp vefat etti. Ümmü Eymen, Muhammed’i Mekke’ye götürüp dedesi Abdülmuttalib’e teslim etti.
Abdülmuttalib, Muhammed’e gereken ihtimamı gösterdi. Dârünnedve’deki toplantılara başkanlık ederken yanına aldı, ona baba şefkatini ve sevgisini hissettirdi. Abdülmuttalib ölümünden önce, sekiz yaşında olan Muhammed’in bakımını Abdullah ile anne-baba bir kardeş olan Ebû Tâlib’e vasiyet etti. Ebû Tâlib. Muhammed’i çocuklarından daha fazla sevdi, onun uğurlu olduğuna inandı ve iyi yetişmesi için gayret sarf etti. Hz. Peygamber’in ikinci annem dediği hanımı Fâtıma bint Esed de ona kendi çocuklarından daha çok ihtimam gösterdi. Ebû Tâlib nübüvvetten sonra da yeğeninin yanında yer aldı ve kendisini korumak için elinden geleni yaptı. Hz. Muhammed, dokuz (veya on iki) yaşında İken ticaret amacıyla Suriye’ye giden amcasına katıldı. Kervan Suriye topraklarındaki Busrâ’da konakladı. Hz. Muhammed’in burada rahip Bahîrâ ile görüşüp görüşmediği ve bu esnada aralarında nelerin konuşulduğu hususu tartışmalı bir konudur.[50]
Hz. Muhammed’in. kalabalık bir aileye sahip olan Ebû Tâlib’e yardım için on yaşlarında iken onun veya başkalarının koyunlarını güttüğü bilinmektedir. Nübüvvetten sonra kendisine sorulan bir soru üzerine her peygamberin koyun güttüğünü ifade etmiştir.[51] Hz. Muhammed’in Ficâr savaşlarının ilk grubunun dördüncüsüne amcalarıyla birlikte katıldığı, fakat fiilen savaşmadığı bu konudaki farklı rivayetler içinde tercih edilen bir görüştür. Onun bu dönemdeki yaşının ön dört, on beş, on yedi veya yirmi olduğu zikredilmektedir.[52] Bu savaşın hemen ardından da Hilfü’l-fudûl toplantısına iştirak etti. Bu hareket içinde yer alanlar haksızlığa uğrayanları koruyacaklarına dair yemin etmişlerdi. Hz. Peygamber nübüvvetten sonra bu ittifaktan övgüyle bahsetmiş, böyle bir fazilet antlaşmasına tekrar çağrıldığı takdirde tereddüt göstermeden katılabileceğini söylemiştir.[53]
Mekke’deki Kureyş kabilesi mensuplarının ticaretle uğraştığı bilinmektedir. Kumaş ve tahıl ticareti yapan Ebû Tâlib’e yardım etmek suretiyle ticaret hayatına başlayan Hz. Muhammed amcasının yaşlandığı yıllarda kendisi ticarete devam etti ve Mekkeli bir zatla ticarî ortaklık kurdu.[54] Bu dönemde çeşitli yerlere ticaret amacıyla seyahat etti. Ergenlik çağında Hubâşe panayırına, bir veya iki defa Yemen’e, ayrıca Doğu Arabistan’daki Muşakkar ve Debâ panayırlarına, hatta Habeşistan’a gittiği bilinmektedir. Böylece bir taraftan ticareti öğrenirken diğer taraftan Arabistan’ın çeşitli yerlerinde yaşayan insanları yakından tanıma, onların dil ve lehçelerini, dinî, siyasî ve içtimaî durumlarını öğrenme imkânını elde ediyordu.[55] Kaynakların ittifakla belirttiğine göre Câhiliye devrinin yaygın kötülüklerinin hiçbirine bulaşmadan temiz bir hayat yaşayan Hz. Muhammed çevresinde iffeti, mertliği, merhameti ve hak severliğinin yanı sıra ticaret hayatında güvenilirliği sebebiyle”Muhammedü’l-emîn” (el-emîn) unvanıyla temayüz etti.[56]
Hz. Muhammed yirmi yaşını geçtiği sırada ticarî seyahatlere çıkma teklifleri alıyordu. Hastalandığı için bizzat gidemeyen bir tüccarın mallarını götürüp başarılı bir sonuç elde edince yeni teklifler aldı. Onun Hatice bint Huveylid ile evlenmesi de bu ticarî gelişmelerden sonra gerçekleşti. Nesebi önceki kuşaklarda Hz. Muhammed’in nesebiyle birleşen, iki kocadan dul kalmış olup zengin ve soylu bir hanım olan Hatice tavsiye üzerine Hz. Muhammed’e ortaklık teklifinde bulundu.[57] Yapılan anlaşmadan sonra Hz. Muhammed, Hatice’nin yardımcısı Meysere ile birlikte Suriye’ye gitti ve kârlı bir yolculuğun ardından Mekke’ye döndü. Neticeden memnun kalan Hatice’nin Hz. Muhammed’e güveni arttı ve ona karşı olan takdir hisleri güçlendi. Hatice bizzat kendisi [58] veya Nefise bint Ümeyye (Münye) adlı bir kadın aracılığıyla Hz. Muhammed’e evlilik teklifinde bulundu, Hz. Muhammed de bu teklifi kabul etti. Amcaları Hatice’yi onun amcası Amr b. Esed’den istediler; evlilik gerçekleşince Hz. Muhammed Ebû Tâlib’in evinden Hatice’nin evine taşındı. Bu evlilik sırasında kendisinin yirmi beş, Hatice’nin kırk yaşında olduğu söylenmekle birlikte Hatice’nin daha küçük yaşlarda bulunduğu da rivayet edilmektedir. İbn Abbas’tan nakledilen, Hatice’nin yirmi sekiz yaşında olduğu yolundaki rivayet, bu evlilikten yedi (veya altı) çocuğun dünyaya gelmiş olması göz önüne alındığında daha isabetli görünmektedir.[59]
Hz. Muhammed’in evliliğinden kırk yaşına kadar geçen hayatı hakkında kaynaklarda hemen hiç bilgi bulunmamaktadır. Bunun tek istisnası otuz beş yaşlarında iken üstlendiği önemli görevdir. Milâdî 605 yılında Kabe Kureyşliler tarafından yeniden inşa edilirken Hacerüles-ved’İn yerine konulması hususunda anlaşmazlık çıkmış ve bu yüzden savaşı bile göze alanlar olmuştu. Kureyş ileri gelenlerinden Ebû Ümeyye b. Muglre’nin. Benî Şeybe kapısından Kabe’ye ilk girecek kimsenin vereceği karara uyulması yolundaki teklifi benimsendi. Benî Şeybe kapısından Kabe’ye giren Hz. Muhammed, Ha-cerülesved’i bir örtü içine koydu, bütün kabile reislerinin iştirakiyle örtüyü kaldırdı ve taşı kendi eliyle yerine yerleştirdi.